M. Ali ÇINAR Onuncu Köy

Yeni Bir Yıl mı? Yaşlı Bir Yıl mı?

Değerli dostlar,

Giderek yaşlanan dünyamız genç nüfusla bir taraftan gençleşirken, diğer taraftan da asırlardır ömrünü tüketen canlıları içine alarak yaşlı bir güneşle ısınmaya çalışmaktadır. Yarın yeni bir gün desek de yaşlı bir dünyada eskiyen her şeyle yenileşmeye çalışan bir hayat tarzıyla insanlar ömürlerini tamamlamaktadırlar. Bütün canlılar ömürlerinden bir yıl daha kaybederken gelecek yılda da her geçen gün bir bir zamanın kendi aleyhine doğru ilerlediğini unutmayacak. Tahminlere göre dünyanın yaratılışından ve insanoğlunun dünyaya ayak basışından bu güne 100 milyar insan araştırmalara göre toprak altında olduğu söyleniyor. Yani bu dünyaya gelmiş ve bu dünyadan göç etmiş. Her geçen yılı eski sayarken her gelen yılı da yeni zannederek bize çok şeyler vereceği umuduyla umutlanıyoruz. Hâlbuki her gün yaşlanan bir gezegende genç nüfusun dolaşması dünyanın gençleşmesi anlamına gelmez. Dünyanın gençleşmesi anlamına gelmediği gibi gezegenin her geçen gün daha da yaşlandığına ve yıprandığına da şahit olmaktayız. Bu yorgun gezegen bizlerin bu acımasız uygulamalarımıza ne kadar daha tahammül eder bilemiyorum. Ama bir gün mutlaka el fireni ni çekerek inin aşağı diyecektir.

Evet değerli dostlarım,

Hepimizin yaşama hakkı olduğu, Allah’ın bizlere emanet ettiği bu gezegende olup bitenlerden habersiz yaşamak insanoğlunun gafleti ile alakalıdır. Gaflet ve delalet içinde hayat süren toplumlar zaman zaman yaşlı gezegenin silkinmesiyle cezalandırıldığı ancak yine aymayanların var olduğu, olup bitenlerden ders çıkarılmadığı gerçek hayatımızda görülmektedir. Dünyaya şekil vermeye çalışırken şeklini de bozmaya çalışanlar var. Kendi çıkarları doğrultusunda dünyayı yönetmeye kalkışanların tahribatları asırlar boyu süre gelmiş ve gelmeye de devam edecektir. Bunun karşısında sessiz kalmanın cezasını da hem kendimiz yaşarken hem de gelecek nesillere bırakmak ne derece akıl kârıdır bilemiyorum. Yaşayan akil baliğ olmuş her insan dünyada olup bitenlerden haberdar olması gerekir. Bana ne, sana ne demekten vaz geçip bu yaşlı gezegende insanlığın mutluluğunu sağlayacak ortamları hazırlayıp gelecek neslimize armağan etmeliyiz.

Evet değerli dostlar,

Miladi yıla göre yani güneş takvimine göre bir yıl daha sona erdi. Geçen yılda hangi dersleri gördük, hangi bilgileri edindik ve gelecek yıl için hangi hazırlıkları yaptık bunun muhasebesi yapıldı mı? Kendimizi toparlayıp daha dikkatli ve daha şefkatli bir duruma geldik mi? Rabbena hep bana diyen aç gözümüzü doyurabildik mi? Şekilden şekle girerek adam kayırmak ve adam ayırmaktan vaz geçtik mi? Yoksa yaptığımız haksız kazançların sarhoşluğu içinde son geceyi de sarhoş olarak mı karşıladık, ya da son geceyi sarhoş uğurlarken gelecek ilk günü sarhoş olarak mı karşıladık; yeni yılda bizlerin başına gelebilecek tehlikelere karşı hangi tedbirleri aldık? Attığımız kahkahalar kadar da ağlamak durumunda kalabiliriz. Çok daha önemlisi bu kahkahaların ardından çok büyük bir imtihanın yakın olduğunu da aklımızdan çıkarmayalım.

Sonuç, Şunu unutmayalım ki, doğuşta herkes birey olarak doğar. Özgür olarak doğar ve özgürce yaşamak ister. Önce insan bir bireydir. Sonra bireyden kişilik, kişilikten şahsiyet, şahsiyetten cemiyet, cemiyetten de “ Medeniyet” doğar. Bütün bunların meydana gelebilmesi için yetişen neslimizin yeteneğini ortaya çıkarabilecek bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Değişen ve gelişen dünyadan haberdar olarak kendi kendimizi kandırmadan, cep doldurma telaşından vaz geçip ülkemizin mazlum ve masum yoksul kalmış insanların dertlerine merhem olmayı ilke edinen bir düşünceye sahip olmamız bizler için daha hayırlı olacaktır diyor gelecek günlerimizi vicdan terazisinde tartarak dalkavukluğu ve yalamalığı bırakarak adam gibi adam olmaya çalışalım diyor hepinize iyi bir gelecek diliyorum. Kendi kendimize övünmekten, gizli gizli dövünmekten vaz geçelim. Kalırsan el beğensin, Ölürsen de yer beğensin diyor saygılarımı sunuyorum.