İbrahim Pilavcı: Yaptıklarımız ve Yapacaklarımız İbrahim Pilavcı: Yaptıklarımız ve Yapacaklarımız
Tacettin Özkaraman Projeleri Tacettin Özkaraman Projeleri
Ruhi Avdan: Yaşanabilir Bir Taraklı İçin Birlikte Çalışacağız Ruhi Avdan: Yaşanabilir Bir Taraklı İçin Birlikte Çalışacağız
Faruk Serkan YILMAZ Faruk Serkan YILMAZ Beşinci Mevsim

Kırmızı Fahri ve Aşûre

Bilmediğin kelimeler kullanmayacağım. Karmakarışık, süslü püslü cümleler kurmayacağım. En az senin kadar sade bir yazı olacak bu. Bugünü, senin anlayacağın şekilde açık açık anlatacağım sana.
Yayın: Güncelleme:

İçdedeler Köyü'nde aşûre dağıtacağının haberini aldık. Açtık!

Bir kucak insan tıklım tıklım doluştuk minibüse… Zengin fakir, genç yaşlı, tatlı tuzlu… kim varsa aşûre gibi birbirimize karışarak çıktık yola.

Öldüğün gecenin gündüzünde cebindeki son paranla aşûrelik malzeme alıp yollamışsın köyüne:  Kayısı, kuru üzüm, nohut, fasulye, buğday… Toprağın yetiştirdiklerinden yemişler derlemişsin. Şeker ve tarçın koymayı da unutmamışsın poşete.

Unutmamışsın amma...

Kandırmışlar seni!

***

Köyüne gelene kadar herkes arkandan bir şeyler konuşuyordu:

-Hiç evlenmedi. Kimsesi yoktu… Ne iyi adamdı!

-Kimseye muhtaç olmadan gitti işte.

-Geçen gece ölmüş. Kokmadan bulmuşlar cesedini.

-Aşûresinin yapılacağı güne nasıl da dek gelmiş cenazesi…

***

Bilmiyorlardı!

Aşûre ikramını, gömüldüğün bugüne "bilerek" dek getirdiğini bilmiyorlardı. O poşeti bekleyip bekleyip öldüğün gün alıp köyüne yollamanın bir hikmeti vardı. Bunu bilmiyorlardı. Anlamıyorlardı. Senin malûmat sahibi bir adam olduğunu nasıl da unutmuşlardı. Ki biz her şeyi senden öğrenirdik: Kimin başına ne gelmiş, kim kime yardım etmiş, kim ölmüş, kim kalmış, kimin düğünü varmış…

Sen ki hikmet sahibi… Taraklı’nın ayaklı gazetesi…

Birbirinden bîhaber olan insanları birbirlerinden haberdar kılan o geveze ağzın, yaptığın her dedikoduyu ecre dönüştürdü. Senin dürtmenle unutulmuş bir düğüne yetiştiğimiz, unutulmuş bir cenaze namazına durduğumuz, unuttuğumuz öksüz bir çocuğa koştuğumuz çok oldu. Fakat dilin son bir yıldır konuşmaz oldu. Sesin çıkmıyordu.

Hastaydın! Her şeyden haber verdin de sadece kendinden haber vermedin bize.

"Kimseye muhtaç olmadan gitti" diyenler, senin muhtaç kaldığını bilmiyorlardı. Ölmeye muhtaç kaldığını bilmiyorlardı. Bilmek istemiyorlardı.

"Kokmadan bulmuşlar cesedini" diyenler, daha ölmeden kokmaya başladığını bilmiyorlardı. Bakımsız kaldığından kimsenin haberi yoktu.

"Hiç evlenmedi" diyenler, âşık olduğun kızı, sana neden vermediklerini sormuyorlardı.

***

Bizi senden Hisar Muhafızı haberdar kılmıştı. Kurban Bayramı’nda sana hiçbir payın düşmediğini, yakacak odununun bile olmadığını ve daha birçok şeyi biz ondan öğrenmiştik.

O gün bu gün geldik gittik.

Bir esnaf çorap ve iç çamaşırı yollamıştı sana. Bir diğeri seni hamama götürelim diye arabasını vermişti. En son bir sünger yatak istemiştin kesik kesik sesinle. Ve çarşaf, yastık, battaniye ve sünger bir yatak yollamışlardı sana. Biz emanetleri bırakıp gitmiştik merak içinde kalarak… uzaklaşarak!

Senin üzerini kim örtecekti? Kim üzerine titreyecekti? Bir eşin yoktu senin, kızın yoktu ve sen kadın şefkatinden yoksundun.

Üç günlük odunun kalmıştı yine. Devlet kömür vermişti ama sen kömür yakamıyordun. Kömür yakmıyordun. Kömür sana dokunuyordu…

Geçenlerde sana odun alan o arkadaş, atölye sahibiyle kavga etmiş. Seni anlattığı hâlde odunda hiç indirim yapmamış. Odun çuvalının sabit bir fiyatı varmış ve bu fiyatta oynama olmazmış. İşte o odun kafalı zenginin gönlü olana kadar canın çıkmasın diye..!

İnan ki o arkadaş kendi annesine, kendi köyünde odun yaptırıyordu sana.

Getirecektik… Gelecektik!

***

Beklemedin!

Yerini yadırgamış olmalısın ki süngerde bir hafta yatabildin.

Duyduk ki cebindeki son parayı da, ölmeden önce acımadan, kıskanmadan aşûrelik malzemeye vermişsin.  Elinde kala kala bir canın kalmış ve öylece harâbene çekilmişsin. Ve onu da kıskanmadan, acımadan, gözün kalmadan sahibine teslim etmişsin. Canın yanmadan…

Bugün gömdük seni!

Virânende hiçbir şeyin ölçüsü yoktu ya hani… Hani evinin döşemeleri çürük, merdivenleri kırık, mertekleri kalkıktı. Her şey karmakarışıktı. Bugün simetrik bir mekân kazdılar sana. Dört dörtlük bir mezar kazdılar dört köşe olacağın. Mertek tahtalarını özene bözene döşediler tek tek.

Ağlayanın yoktu yalnız. Eşin yoktu, kızın yoktu ve sen kadın şefkâtinden yoksundun. Arkandan gözyaşı döken bir kadın yoktu. Bilirsin er kişiler ağlamaz zaten! Tâ ki cemaatin ısınması için mezarının başında yakılan kucak kucak odunları fark edene kadar… Bugün mezarının başında misafirlerin üşümesin diye bol bol odun yaktılar.

***

Üzülme! Seni toprağın anaçlığı sıcacık bir şefkatle kucaklayıp basacaktır bağrına. Geceleri üstüm açılır diye sakın korkma! Hiç kıskanmadan/kısmadan bütün açıklarını topraktan bir yorganla kapattık bugün. Gökyüzü ise sana tertemiz bir kefen dokudu. Kar yağıyordu.  

Hem topraktan daha kadın, daha dişil, daha anaç başka bir varlık mı var? Dünyaya gelirken topraktan yaratılan bir annenin rahmine düştün; şimdi de toprağın kendisinin rahmine… “Allah gökten -kar yerine- bir su indirir de onunla ölümünden sonra toprağa yeniden hayat verir.”

Baharı bekle!

Kırmızı rengini çalan bu soğuk kış, sararıp solan rengini baharda yeniden geri verecek sana.

Kendi gözümle gördüm bugün. Mezarının üstünde biriken öbek hâlindeki toprağının, hamile bir kadın gibi karnı şişti. Gördüm ki toprak sana gebeydi. Seni kırmızı yanaklarınla, taze bir gençlikle yeniden doğurmak için…

Ve arkandan İhlâs okudular, duymuşsundur:

“Samet olan, hiçbir şeye muhtaç olmayan sadece Allah'tır” diye… Senin bize olan "muhtaçlığını" ilân edercesine…

İhlâs okudular sana:

“Doğurulmayan, doğurmayan; böyle şeylere muhtaç olmayan sadece Allah'tır” diye…

Öyleyse yeniden doğmaya "muhtâcız" hesap vermek üzere.

Seninle hesaplaşmaya muhtâcız!

Köyüne gönderdiğin aşûrelik malzemeyle dolu o poşetin içine şeker ve tarçın koymayı unutmamışsın… Ama galiba kandırmışlar seni. Ya da sen bizi kandırmışsın.

Şeker yerine tuz, tarçın yerine karabiber koymuşun poşete.

Haberin olsun ki ağız tadıyla yiyemedik aşûreni. Ağzımızın tadı kaçtı!

Neyse canın sağ olsun!

Kurtulduk ya senden…

Tuzu biberi olsun!

 

#

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.
Yorum Ekle

Yorumlar

ufuk şen
26.12.2011 / 10:45:45
Burnumun ucu sızlayarak okudum. Ağlamamak için söz vermiştim ağladım. Hele bir de gurbetin ağırlığıda çökünce engel olamadım. Tam on ikiden bir yazı olmuş tebrikler serkan. Fahri abiden hepimiz hellalik dilemeliyiz. Toprağında nur içinde yatsın.
Ahi Naci
26.12.2011 / 12:44:44
Taraklı'da genlerimizin algıladığı o ki: "Böylesi!" uğurlanmalar, "öylesi!" karşılanmaları da kapsar. Ahi Naci.
BarışAvcı
26.12.2011 / 19:08:01
O'gün mezarına gidmiştik orada kendi kendime düşünmüştüm.Sana gidmeden demek istediğimde birşey vardı! bana bir sene öncesi şeker verirdin hatta param yokkende para verirdin Ama ALLAH biliyordurki. biz seni çok severdik sen.Hisar mahallesinin umuduydun gözlerin açık gidmedin neden çünkü arkanda.bişi bırakmadınki.gözlerin kapalı giddin keşke ben bunu bilebilseydim ki sana son sözümü söyleyebilseydim.Sen çok iyi bir insandan Serkan abinin'de Söylediği gibi son bir senedir sesin soluğun çıkmaz olmuştu Hastaydın.Hatta sen hastayken sana bir geçmiş olsun bile diyememiştim sen çok iyi bir adamdın ALLAH senin mekanını Cennet eylesin inşallah.
ÇAĞATAY AKDOĞAN
26.12.2011 / 20:06:38
mukemmel bir yazı. Serkan abiye teşekkürler Yazdırana ise "MEKANIN CENNET OLSUN"
Mustafa Özbilge
26.12.2011 / 21:31:08
"Harâbât ehlini hor görme zâhid/ Hazineye mâlik virâneler var" ... Taraklı'nın büyükleri bilirler bu şiiri...
Ali SANLI
31.12.2011 / 11:07:40
Abi güzel bir yazı hazırlamışsın. Bizlere büyük dersler çıkarmamızı gerektiren bir yazı olmuş... Fahri Abimizinde mekanı Cennet olsun...
tuncayözkan
1.01.2012 / 00:02:28
ne denirki bu yazıya.süperrrr ya.
ömer hayri doğanoğlu
19.01.2012 / 11:45:42
kırmızı fahri abimiz yıllarca hisar mahallesindeki bizim evde kalmıştı tabiki ev de evlikden çıkmış bir yerdi bir ara yangın çıkıp o evde yıkılınca zor yıllar başladı .hatırlıyorum bizler delikanlı iken hızlı hızlı konuşmaları ,hep sigaran varmı diyen uslübu cebinde parası olmasada gel çay içelim demesi ,herşeyden haber vermesi unutulmaz garip di ,yalnızdı ama o bizim kırmızı fahri abimizdi son zamanlar yokluk içinde imiş diyecek bir söz var yazıklar olsun bize böyle hemşehrilik olmaz olsun böyle insanlık da olmaz olsun toprağın bol mekanın cennet olsun
Sümer Armağan
14.11.2013 / 15:31:09
Serkan Bey,benzer bir yazıyı Dedelerli Koca Fahri de hak ediyordu ama ne yazık size yetişemedi aynı hayatlar aynı son,tebrikler ve teşekkürler....

YAZARIN SON YAZILARI

Söz Tutması

Söz Tutması

"Önce söz vardı."
Sebebi Sükut

Sebebi Sükut

...
İçimde Kar Telâşı

İçimde Kar Telâşı

...
Hayat Bayram Ola...

Hayat Bayram Ola...

Zaman Bayramı: Kurban Bayramı
Göklem

Göklem

...
İstanbul ve Ben

İstanbul ve Ben

İstanbul günahta benimle boy ölçüşemez!

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.