Ali Haluk PEKTAŞ Ali Haluk PEKTAŞ Düşünce Ufku

Bilek Güreşi

Bu bilek güreşinde hangi kol yatarsa yatsın devlet çolak kalacak,galibiyet bu güreşin durdurulması ancak...
Yayın: Güncelleme:

Bir yazı hazırlamıştım geleceğimiz olan çocuklarımızla ilgili… Lakin son zamanlarda meydana getirilen ! olaylar midemi bulandırdı , yayınlayamadım gündemle olan ilgisizliğinden… Bin dokuz yüz elli sekiz yılından beri seyretmekten bıktım bu filmi … Sadece oyuncular değiştirilerek çevrilen kopyalar… Çocukluğumda mahallelerde dolaştırılan afişlerle reklamı yapılan ; bu akşam “terzi Ali’nin” hanında saat sekizde … diye borazancının ilan ettiği, Göynüklü “sinemacı Hayrettin’in” sinemasında oynatılan üçüncü sınıf , başlarken sonunu tahmin ettiğin malum Yeşilçam filmlerini seyreder gibi gına geldi artık…Yarım asır geriye sürüklüyor beni günümüz olayları…

Bin dokuz yüz elli sekizde öğrendim parti kavgalarını “İstanbul radyosu ajans haberleri”nden.Üç radyo vardı o günlerde ülkede haber iletişimini sağlayan:Devletin Ankara, İstanbul ve İzmir radyo istasyonları.Her evde olmasa da , evlerde ve kahvelerdeki günün en teknolojik aracı, düğmesini açtıktan bir buçuk dakika sonra ısınan lambalarıyla “sahibinin sesini ! ” dinletmeye başlayan radyolar.Ama ne olursa olsun , dünyada ve ülkemde olup bitenleri ,sahibinin istediği gibi de olsa o iletiyordu bize…Önemliydi “ajans haberleri”…İki parti vardı ülkeyi yöneten.İktidar olan DP (Demokrat Partisi) ve muhalefet olan CHP (Cumhuriyet Halk Partisi).CHP genelde memurların ve elit tabakanın partisi idi.Her zaman bir puan önde çıkardı sahaya… Çünkü Atatürk’ün kurduğu parti olarak sunulurdu topluma. Atatürk’ün CHP nin amblemi olan altı ok rozetli resimleri süslerdi “çivit mavisi “boyalı duvarlarını “halk partililerin”.Yanında da İsmet İnönü resmi.İki partinin ve taraftarlarının savaş alanı gibiydi ülke. O günlerde fark ettim muhalefet olmanın amacının, yanlışları doğrultmak, eksikleri söylemek değil devletin yaralanması da olsa,iktidarı yıkmak olduğunu…Bunun karşısında, iktidarın da aynı hırsla yanlış hamleler yaptığını…

İstanbul’un karıştığını,üniversite öğrencilerinin hükümeti protesto eden yürüyüşler yaptığını,İstanbul Üniversitesi rektörü Sıddık Sami Onar’ın ( soyadına uygun ülkeyi onarmak için) cübbesiyle önde , arkasında ( ulemâ heyeti) profesörleri ve arkalarında öğrencileri ;hürriyet nümayişleri içinde bilinçli vatandaş olmanın ilm-i siyasetinin caddelerde ameli olarak tahsilini öğrettiklerini bu ajans haberlerinden öğreniyorduk !.Bu kargaşa karşısında iktidar, güçlülüğünü ispat için “vatan cephesi” adında bir cephe açtı "halk partisine" karşı .Her gün ajanslar ,onlarca arkadaşıyla “vatan cephesine” yani DP ye iltahak eden (katılan) vatandaş ismi okuyordu.Çetele tutulsaydı ülke nüfusu sayılırdı !..Bir ortaokul öğrencisi olarak ben inanamıyordum.Ama taraftarları alkış tutuyordu…Daha sonra kavgalar başladı polisle. Taşlı sopalı çatışmalar.Bu oyunlara CHP bütün gücüyle yükleniyor, az kaldı yıkılmasına düşüncesi senaryoyu daha süslü hale getiriyordu…

Üniversite öğrencileri ve polis-jandarma çatışmasında Turan Emeksiz isimli bir öğrenci öldü.Arkasından gelen ihtilal sonrası,”hürriyet şehidi “ olarak ülkenin birçok yerinde olduğu gibi Geyve parkına da “Turan Emeksiz Parkı” adı verilerek şehadeti ebedileştirildi !..Ne yazık ki bu ebedilik bu günkü nesle erişemedi...Tarih hükmünü kendisi koyar ancak...

İki partinin bilek güreşi olanca hızıyla devam ediyordu.Kol kırılsa da önemli olan rakibi yıkmaktı.Bugün olduğu gibi,hemen hemen toplumun büyük çoğunluğu sadece bileklere kilitlenmiş sahibini görmüyor kimdir !?...Çünkü gücün hareketi orada. Yatacak iki bilekten biri, dikkatler orada toplanıyor.

Bir sabah,Ankara radyosundan kalın ve tok sesli bir subay Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğunu ilan ediyordu. 27 Mayıs 1960 tarihini gösteriyordu takvim yaprakları ; albay Alparslan Türkeş’in “Milli Birlik Komitesi” kararlarını radyodan okuduğunda.Kısa süre sonra Komite ile arası açılan Türkeş’in sefaret göreviyle uzak doğuya sürüldüğünü işittik.İhtilal şey (inkılap) içi kavgalar vardı , Kırılan kol yen içinde saklanmaya çalışılıyordu ; galip görülenin taraftarları dışarıda bayram yapsa da...(Taraklıda da "çalgı tutarak" halay çeken "sadık halk partililerin" oyununu seyredenlerdenim)

Ertesi yılın tarih kitaplarının arkasına bir forma eklendi acilen;27 mayıs İnkılabı diye.Öğretmenlerimiz inkilap ve inkılap arasındaki farkı özene bezene öğrettiler bize.(merak edenler araştırsın bu farkı) İçinde yaşadığımız birkaç yıl tarih dersi olarak öğretiliyordu bizlere...Okuduğumda ben hangi ülkedeydim acaba diye çok düşündüm…Yıllar sonra tarihçilerin tespiti olarak söyledikleri “Gerçek tarih yaşandığından yüz yıl sonra yazılır” sözünün ne kadar doğru olduğunu öğrendim…Resmi devlet radyoları bu sefer yeni sahibinin sesini yayınlıyordu ajanslardan.

Yassıada’da toplanmıştı bütün iktidar mensupları ve yakın siyasileri.”Yüksek Adalet Divanı” adıyla maruf en yüksek adalet mahkemesinin önünde radyolardan naklen yayınla hesap veriyordu “vatan hainleri”!.Günün başbakanına örtülü ödenekten (devletin gizli kasası) metresine nasıl külot aldığının,Afgan kralının hediye ettiği köpeğe örtülü ödenekten nasıl mama alındığının hesapları dahi soruldu “yüce adaletin” ! tecellisinde eksik kalmaması için…Baskının,şiddetin,ülkeyi uçurumun kenarına getirmenin hesabını ! başbakan ve iki vekili canlarıyla idam sehpasında ödemişlerdi.Ve ”Yüce adalet” tecelli etmiş,cinayetlerin başını çeken Kabil gibi yargının katli de “Yüksek Adalet Divanı”nın eliyle becerilmişti…Yıllar sonra itibarların iade edilmesi ve adalet adına özür dilenmesi maktule hayat veremedi ne yazık ki .O gün başlayan yargı katli,Kabil ile başlayan cinayetlerin devam etmesi gibi ,katilde hayat buldu !

O tarihten bugüne,aynı senaryonun versiyonları olarak hep perdeler açıldı kapandı.Bu kaçıncı perde ? Her perdeyi detayına kadar yaşayan , bütün parti ve ideolojik düşüncelerin uzağından gözlemlemeye çalışan biri olarak gördüklerim ve yaşananlar , ruhsal kramp yaşatacak kadar üzüyor beni...

Yakın arkadaşlarım hatırlarsa yedi yıl evvel bugün olanların tahmini haberini söylemiştim.Çağa uygun detay ve ritüelleri ne kadar girift olsa da ,sonu bilinen bir Yeşilçam filminin başlangıcı... Bu bilek güreşinde hangi kol yatarsa yatsın devlet çolak kalacak,galibiyet bu güreşin durdurulması ancak...

 

#

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.
Yorum Ekle

Yorumlar

Ertuğrul
31.12.2009 / 09:29:14
Abi belki çok yakın yaşadığın için ve bizi anlamamız için 60 öncesini verdin.Bende seninle aynı fikirdeyim. Bunun Osmanlı versiyonuda 1823 Tanzimat Fermanı ve önceleri.Lale devri denen dönem.Kuşun 2 kanatsız uçamaması gibi birde,Kuş kanatlarını kendi yönlendiremezse bu hale geliyor.Ve çakılmaya geçiyor.Her kanat kendi tarafındaki rüzgara göre hareket ederken,Gövdeyi ve aslında diğer kanadın havada kalması için onun bir tarafı olduğunu unutur noktaya geldiğinde film kopuyor.Ama kanatlar hala kendi derdinde Gövdeye bakan yok. Nice nesiller geçti,dert ve derman değişmedi.Sabredenlere müjdele. Akıl sahiplerine dost olarak Allah yeter. İtidalli olmak ve Orta yollu olmayı Allah cümlemize nasip etsin.İtidal gövdeyi unutmamak olsa gerek hangi kanatta olursa olsun.Allah gövdemizi kendine yakın etsin Rahmet yönünden.
Erdoğan ISIR
3.01.2010 / 00:33:14
Sıcak kanlı olmamızdanmı bunlar başımıza geliyor, yoksa cahiliyetimizin eserimi, bazen bizleri sağcı solcu, bazen Türk kürt, bazen dinci dinsiz olarak bir karmaşanın içine sokuyorlar.Bunu toplumun iyi niyetli bireylerimi başımıza musallat ediyorlar, yoksa bu kargaşadan yararlanmak isteyen siyesetçilerimiz mi.Yeryüzünde bu kadar koltuğa yapışan büyükler varmıdır acaba. Bizlerin sunduğu koltuğa oturuken nasıl bir zamk bulurlarda onu koltuğa sürerler ve yapıştırırlar kendilerini. Sanırım bizim önce bu zamk ı imal edenleri bulmamız gerekecek. Tarihde farklı bir yolculuktu, yüreğinize sağlık...
Abdullah Birisi
3.01.2010 / 19:58:26
Aziz ve değerli üstadım. Konuyu çok güzel değerlendirmişsiniz. Kısaca bir katkı mahiyetinde, birkaç söz söylemek gelidi içimden. Görünen oki geçmişe göre basiretimiz biraz daha artmış durumda elhamdulillah. Artık bu işi deşifre eden aydınlarımız var. Bana öyle geliyor ki ilahi irade işe el atmış gibi... Allahuâlem... Fî Emanillah...
Nezih Karabıyık
8.01.2010 / 10:16:30
İngilizlerin ve Amerikalıların yıllardan beri düşündükleri gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bunların parçala, böl, yönet taktikleri işletiliyor. İki İngilizin Irak'ta kıyafet değiştirip halka ateş etmeleri, yakalandıktan sonra cezaevinin tanklarla basılıp kaçırılmaları, Musul olaylarındaki İngiliz ajanın çalışmaları İngilizlerin tavırları,bizde de geçmiş yıllarda öğrenci olaylarında tespit edildiği gibi aynı silahın iki karşı grup tarafından kullanılması, AB'nin Diyarbakır belediyesine yaptığı yardımlar, yaptırdıkları mahkeme binaları ülkemizi bölmek için yine bizi kullandıklarının göstergeleri değilmi? Yıllar önce bazılarının İngiltere'de (yönetime getirilmek üzere) eğitildiği biliniyor. Bu yüzden bu oyunlara gelmemek lazım. Sizinde belirttiğiniz gibi bu bilek güreşi sonunda galip gelen bu emperyalist güçler olacak. Oyunlara gelmeyelim.

YAZARIN SON YAZILARI

Taraklının Kaderi mi Bu?

Taraklının Kaderi mi Bu?

(Erbabı şikayete ithaf olunur…)
Gök sofrasına davet…Ve veda

Gök sofrasına davet…Ve veda

“Katremiz deryaya saldık biz bugün,
Katre nice anlasın,umman olan anlar bizi
Taraklı'nın Değerleri!

Taraklı'nın Değerleri!

Her şey,bu toplumun düşündürülebilmesinde,değerlerinin kazandırılabilmesi veya oluşturulabilmesinde düğümleniyor
Fakir

Fakir

“Mutluluk hayatta çok şeye sahip olmakta değil,az şeye razı olabilmektedir”
Kurnaz mı, zeki mi olmalı insan? yoksa akıllı mı ?...

Kurnaz mı, zeki mi olmalı insan? yoksa akıllı mı ?...

Kurnazlığın daha makbul zannedildiği ya da yaygın olduğu bizimki gibi toplumlarda, çoğunluğun birbirinin kuyusunu kazdığı, gözünü boyamaya, oymaya çalıştığı, sürekli itiş, kakış ve karmaşa yaşadığı ortada olduğuna göre...
Taraklının geleceği  (3)

Taraklının geleceği (3)

Eğer doğru yerde,doğru zamanda ve doğru yatırım yapılmamışsa bu faaliyetin sonu hüsran ve kayıptır.

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.