Kâinat ve İnsan
Değerli Dostlar,
İnsan hayatında en önemli olan üç şey vardır. Hava, su ve güneş. Bunlar olmazsa olamz. Bunlardan biri eksik olursa orada canlı yaşayamaz. Her şeyin özelleştirildiği bir dönemde canlıların hayat kaynağı olan sularımızda nihayet özelleştiriliyor. Can damarlarımızdan biri olan suların özelleşmesi üstelik bir de azalma dönemine rastlaması acaba gelecekte bir bardak suyu içebilecek kaç insanımız kalacak. Parası olan zaten paralı suyu içiyor günümüzde. Ya geliri düşük olanlar, ya da geliri hiç olmayanlar artık derelerden de su içme imkânı bulamayacak mı? Özelleştirilen sular kimlerin eline geçiyor. Küresel ısınmanın arttığı çağımızda bazılarına göre dünyada en büyük savaşlar su savaşları olacak. Bakın değerli dostlarım, burada bir konuya dikkatinizi çekmeye çalışacağım. Dünya yaratıldığından bu güne hiç eksilmeyen bir tek şey vardır. O da “SU”, öyle değil mi? İçseniz de, yaksanız da, atsanız da kesinlikle eksilmez. Dünyanın ¾ su değil mi? Evet korkacak bir şey yok aslında, korkulacak şey gidişattan olmalıdır. Dünyada azalmayan, eksilmeyen tek şey su ise, yaşadığımız bölgelerde niye azalıyor. İşte üzerinde durulması gereken bence en önemli olgu budur. Kâinatla kâinat arasında ki akıl almaz birliği duyuramayan hiçbir düşünce ve araştırma insanlığa yön vermesi mümkün değildir. Kâinatın ve bizlerin yaratıcısı Allah cc bizleri değişik sınavlardan geçiriyor. Yaşadığımız bu gezegende ekolojik denge bozulursa, bu bozulmaya da insanlar duyarsız kalırsa, sonumuz mutlaka hüsran olacaktır. Allah dünyayı mükemmel bir şekilde yaratmış ve insanoğlunun hizmetine sunmuştur. Gerisi artık bu gezegene sahip çıkılmasıdır. Ben hem güzel yaşayayım hem de bana kimse dokunmasın diyorsanız yanılıyorsunuz. Dünyayı kendi çıkarları için kullanmaya çalışanlar, insanlığı köleleştirip hizmetçisi yapmak isteyenlere karşı duyarsız kalmanın karşılığını mutlaka tadacaklardır. Bugün Müslümanlar fiili duayı unuttu. Duanın da edebiyatını yapıyorlar. İnsan oğlu elinden gelen ne varsa önce ortaya koymalı ve sonrada gücü yetmeyen işler içinde Allah’a yalvarmalıdır. İnsanlar önce iş yapıp Allah’tan yardım bekleyecekleri yerde, Allah'tan iş beklemektedirler. Sen yeryüzünün sorumlususun. Duyarsızlık senin işin olmamalı ve başkalarından da bir şeyler beklememelisin. Elinden geldiği ve dilinin döndüğü kadar, mücadeleye devam etmelisin. Hepimiz aynı gemide yolculuk yaptığımızı unutmayalım. Bu gemi su almaya başladı. Ya sesini çıkarmaz batarsın, ya da müdahale eder kurtarırsın. Bir Müslüman çevresinde, bölgesinde ve dünyada olup biten hiç bir şeye karşı duyarsız kalamaz. Eğer bana ne, sana ne deyip boş vermişlik başlamışsa vay bizim halimize. Kıyameti yaklaştırıyor ya da hızlandırıyoruz demektir. Bu böyledir ve böyle bilinmelidir. Ben camide namazımı kıldım, duamı da ettim artık gerisini Allah’a bıraktım diye düşünüyorsanız bu işin bu kadar basit bir şey olmadığını bilmenizi isterim. Müslüman dışarı da olup bitenlere önce duyarlı olacak, mücadele edecek ve camide nasıl omuz omuza ise dışarıda da omuz omuza olacak, aynı zamanda da duyarlı olacak. “Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisi-şerifi'ni unutmayacak. İyiler seyirci kaldıkça kötüler hep kazanacaktır. Rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un bir dörtlüğü ile sözlerime son vermek istiyorum.
“Neden uhuvviyetin böyle münhasır namaza,
Çıkınca avluya neden herkes boğaz boğaza,
Yıkılsa arşı hilafet, tıkılsa kabre vatan,
Vazifesinde değil, çünkü hepsi Allah’tan,
Ne hükmü var ki esasen şu yalancı dünyanın,
Ölünce yan gelecek cennetinde Mevlalın,
Fena kuruntu değil, sorulacak olursa bana,
Cehennem kabul ederse, ne mutlu Amca sana…
M.Akif Ersoy (r.a.)
#