
Dumanın Ötesi

Sevgili Okurlar,
Geçtiğimiz Cuma sabahı Taraklı’da başlayan orman yangını, sadece ağaçları değil; toprağın hafızasını, kuşların yuvasını, temiz havamızı ve içimizdeki huzuru da yaktı. Hacıyakup Mahallesi Kilhamamı mevkiinden yükselen ilk duman, kısa sürede feci bir manzaraya dönüştü. Rüzgârın yön değiştirerek alevleri körüklemesiyle yangın kısa sürede yayılırken, Taraklı’nın ciğerleri bir bir kül oldu.
Alevler vadileri sardı, yamaçları kavurdu. Gökyüzü karardı, soluduğumuz hava kurşun gibi ağırlaştı. Taraklı’nın üstüne çöken o kara duman, aslında sadece bir yangının değil; doğaya olan ilgisizliğimizin, ihmallerimizin, kırılgan iklimin sessiz ama derin bir çığlığıydı. Geyve’nin köylerinden Bilecik’in sınır mahallelerine kadar uzanan geniş bir alanda endişe hâkimdi. İlçemizin merkezinde bile gündüz geceye döndü. Eskişehir’den görülebilen bu duman, felaketin sınır tanımadığını hepimize bir kez daha hatırlattı.
Yangının başlamasıyla birlikte adeta bir seferberlik ruhu doğdu. Sakarya Valiliği’nin koordinasyonunda çok sayıda kurum, gönüllü, belediye ve güvenlik birimi gece gündüz demeden sahada görev aldı. Orman ekipleri alevlerle burun buruna mücadele ederken, helikopterler gökyüzünden defalarca su taşıdı. Köylüler traktörlerine su tankerleri bağlayarak göletlere destek sağladı. Yaşlısından gencine herkes bir şey yapmak için çabaladı. Dayanışmanın en güçlü hâliydi bu. O anlarda yalnızca ağaçlar değil, yürekler de yanıyordu; ama bir o kadar da birbirine kenetleniyordu.
Aynı gün ikinci bir yangın tehlikesi ilçe merkezimizde Hisar tepesinde yaşandı.. Neyse ki halkın ve ekiplerin zamanında müdahalesi sayesinde bu ikinci tehlike kısa sürede bertaraf edildi..
Yangının ikinci gününde Tarım ve Orman Bakanı Sayın İbrahim Yumaklı yangın bölgesine geldi. Bakan’ın ziyareti söndürme çalışmalarında koordinasyonu güçlendirdi. Ancak esas mesele, yangın esnasında değil; yangın olmadan önce ne kadar hazırlıklı olduğumuzdu. Bu felaket bize hazırlıklarımızın yetersizliğini de acı biçimde gösterdi. Bazı orman yolları ulaşıma uygun değildi, hava araçları sınırlı verimle çalışabildi, bazı alanlara kara ekiplerinin ulaşması mümkün olmadı. Engebeli arazi ve altyapı eksiklikleri, müdahale sürecini zorlaştırdı.
Köylerde tahliyeler yaşandı. Evler, ahırlar, arı kovanları yok oldu. İnsanlar yaşadıkları yerleri gözyaşlarıyla terk etti. Ancak kayıplar sadece insanlara ait değildi. Yangında kuşlar yuvasız kaldı, karacalar ormanın derinliklerine kaçtı ya da alevlerin arasında kayboldu. Ormanın içinde hâkim olan sessizlik, yalnızca bir doğal sessizlik değil; eksilen yaşamların, kaybolan canların yankısıydı.
Bugünlerde hâlâ bölgede soğutma çalışmaları sürüyor. Yer yer küçük alevlenmeler görülüyor ancak ekipler teyakkuzda. Yangın belki kontrol altına alındı ama bıraktığı tahribat uzun yıllar sürecek. Çünkü orman sadece ağaç değildir. O; yaşamın kendisidir. Su döngüsüdür, temiz havadır, barınaktır, gıdadır, nefestir. Bir orman yandığında sadece yeşil değil, umut da yanar. Sessizlikle birlikte kaybettiklerimizin farkına daha çok varırız.
Bu yangın bize çok şey öğretti. En başta, birlikte hareket etmenin ne kadar hayati olduğunu… Doğayla savaşılmayacağını, onunla uyum içinde yaşamak gerektiğini… Felaket anında devletin, halkın ve gönüllülerin aynı amaçla birleşmesinin ne kadar kıymetli olduğunu… Ve en önemlisi; hazırlığın, kurumların gücünün ve eğitimin asla ertelenemeyeceğini.
Artık sadece uyarılarla yetinemeyiz. Her bireyin, doğayı koruma konusunda daha bilinçli ve duyarlı olması gerekir. Piknikte bırakılan bir cam parçası, söndürülmemiş bir sigara izmariti, ateş yakma yasağına uyulmaması; koca bir ormanı kül edebilir. Bu nedenle ormanlarımızı korumak bir “çevrecilik” faaliyeti değil, bir “hayat mücadelesi”dir.
Orman teşkilatımızın güçlendirilmesi; sadece ekipman değil, insan kaynağı ve iletişim altyapısıyla da desteklenmesi hayati bir zorunluluk. Yangınlarla mücadele, yürek işi olduğu kadar sistem işidir de. Bugünden atılacak her adım, gelecekte bir yangının büyümesini önleyecek sessiz bir kahramanlıktır.
Sevgili okurlar;
Geçen hafta bu köşede yazdığım “Duyarsızlık Felaket Getirir! ” başlıklı yazımda ifade ettiğim konularla yüzleşmiş durumdayız maalesef.Bu acı bir gerçek .
Hep birlikte verdiğimiz bu mücadele, aslında doğaya, geleceğe ve çocuklarımıza karşı verdiğimiz bir söz gibiydi. Şimdi bu sözü tutma zamanı. Çünkü doğa bir kere sustuğunda, biz çok şey kaybetmiş oluruz.
Doğaya, ormana, suya ve canlıya uzanan her yardım eli;
geleceğe uzanmış bir dua, bir umut, bir sorumluluktur.
Kalın sağlıcakla.
#kose-yangin #kul #duman #tarakli