

GÖZ GÖRMEMEK İÇİN VAR! LÜTFEN BAKMA, GÖR!
İnsan gözü 360 nanometre ile 700 nanometre arasındaki dalga boylarını, ışık spektromunu görebiliyor.
Tüm dalga boyları düşünüldüğünde hiçbir şey göremiyor aslında. İnsan gözünün görme kabiliyeti dalga boylarının sadece ve sadece 100.000'de 3'ünü kapsıyor.
Yani aslında görmüyoruz. Ultraviyole ışınları görmüyoruz, Gama, X, morötesi, kızılötesi ışınları görmüyoruz,
TV ve radyo dalgalarını görmüyoruz.
Sadece belli frekans aralığındaki ışıkları görebiliyoruz.
Bu da maviden kırmızıya gökkuşağında yer alan ışıklar aslında. Güneşin yaydığı etrafımızda bolca bulunan renk tayfında sadece gökkuşağı renklerini görüyoruz.
Yani yediğimiz meyveler, sebzeler, hayvanlar, renkler bu tayfta olduğu için bunları görebiliyoruz. Bilimsel açıdan bakarsak göz yeterince görmüyor. Atomu göremiyoruz.
DNA'yı göremiyoruz, hücreyi ve mikropları, bakterileri, elektriği, ses dalgalarını, çok küçük ve çok uzak şeyleri göremiyoruz. Saçtan ince bir ipi görmekte zorlanıyor, hatta yaşlandıkça iğne deliğini görmüyor, ipi iğne deliğine sokamıyoruz. Dediğim gibi iğne deligini dahi görmekte zorlanıyoruz. Bilimsel açıdan değerlendirdiğimizde gözün herşeyi görmek için olmadığını ve sınırsız bir görme gücüne sahip olmadığını anlıyoruz.
Peki tasavvufi açıdan bakacak olursak aslında gözle göremediğimiz pek çok şeyi kalple kalbimizle idrak ettiğimizi anlıyoruz.
Bu aslında derin bir mana alemi içeriyor.
Maddeden manaya, zahirden batına geçerken gözle değil yüreğimizle görüyoruz.
Göz zahiri, yürekse batını görüyor.
Melekleri, cin ve şeytanları görmüyoruz.
Karşımızdakinin zihninden gecenleri, düşüncelerini ve gönlünün içindekileri çıplak gozle göremiyoruz.
Kalbini, ruh halini gönül gözümüz açık değilse göremiyor ve anlayamıyoruz.
Yani aslında tam manasıyla birbirimizi görmüyoruz.
Felsefi açıdan görmemek kavramını ele alacak olursak, hataları, eksiklik ve kötülükleri görmememiz gerektiği anlamını buradan çıkartabiliriz.
Tabii bu görmemekten, görmezlikten gelmek anlamını çıkarmıyoruz. Bu bakış açısıyla görmeme görmezden gelmek demek değil, bilakis bunu fark edip düzelt ancak hatalı kişiyi hor görme anlamındadır.
Demek ki gözümüz görmek için değil görmemek için var.
Gerçeği görebilmek için bakış açımızı, aklımızı, zihnimizi, bilgimizi, fikrimizi, yüreğimizi, ahlakımızı ve bunların tamamını; yani ferasetimizi geliştirmek zorundayız. 100.000'de 3'ü gördüğün bir yerde sen neyi gördüğünden bahsediyorsun.
Hayvanlar dahi insanlardan çok daha geniş bir spektromda farklı dalga boylarını görebiliyor.
O yüzden kendini hatasız ve günahsız başkalarını da hatalı ve günahkar sayma, zannetme, incitme...
Aklet, bunun aksinin doğru olmasi yani sadece gözüne ve gördüklerine güvenerek senin hatalı olman 100 binde 99.997 ile çok yüksek ihtimal.
Göremiyorsun! Lütfen bakma, gör!
:: Mehmet Burak ŞENOL ::
#gormek #gormemek #goz #kalp #feraset #dalga-boyu #tasavvuf