
Taraklının Kaderi mi Bu?
Elli küsür yıldır içinde doğup büyüdüğüm bu toplumu sorguladım;on beş yıllık çocukluk dönemini bunun dışında tutarak.Her ne kadar on üç yaşında her akşam radyodan aralıksız takip ettiğim “Yassı ada duruşmaları” ile “Yeni Sabah” gazetesindeki fotoğrafta görülen “Adalet mülkün temelidir” levhasının altında,adaletin katledildiğini de fark etmiş ve üzülmüştüm o günün sanıkları adına…Ama bu olaylar çocuk ruhumda “adalet” denilen kavramın şuur altıma yerleşmesinin sebebi oldu.
Adaletin kemiyette mülkün,keyfiyette de ahlakın temeli, olmazsa olmazı olduğunu öğrendim sonraları…
Taraklıda ticaret “fesatlık ve kıskançlık”,siyaset de “hırs ve kin” üzerine kurulmuştur .Her ikisi de “husumet” kavşağında buluşur hep...
Komşusu da siftah etmeden ikinci alışverişini yapmak istemeyen “Ahî” kültürünün diğergâm esnafı,ütopik bir fantezi şimdilerde ! Acaba Taraklı bu kültürü yaşadı mı hiç diye düşünmüşümdür hep.Şayet yaşadı ise,şimdi bu noktaya nasıl gelebildi ?!
Biyolojik olarak genlerimizdeki DNA ,kan bağına göre farklı olmasına rağmen,şayet ölçülebilmiş olsaydı “sosyal genlerimizdeki “DNA nın aynı olduğuna eminim…Aynı işleri yapan esnafların dostlaştıklarını görmeniz zordur.İstisna olanlar da toplum potasındaki yanlış dökümlerdir…Ne garip ki doğru davranış bu arızalı dökümlerdedir…
Ticarete bulaştığım ! otuz dokuz yılda yaşadıklarım, çektiklerim,elli yıldır gözlemlerim bu yargımın gerekçeleridir…
Siyasetten çok çekti Taraklı.Ticari ahlaktaki zafiyet daha bireyseldir. Ama siyasi ahlaktaki düşüklük, toplumun bütününe yayılan olumsuzlukların sebebidir.Siyasi hırsın doğurduğu yalan,karalama ve iftiralarla iktidarı elde etme ihtirası o topluma yapılabilecek en büyük kötülük ve fitnedir.
Bunları niçin söyledim! Bu tür olumsuzlukların ahlak düşüklüğünün sebebi “adil” düşünceden mahrum, “sorgulamasız” bir hayata mahkum oluşumuzdur…
Taraklı Ajans’ta iki gün önce okuduğum haber:Belediye başkanı Tacettin Özkaraman hakkında soruşturma izni verildi diye yazıyordu.Haberin detayını okuduğumda üzüldüm !..Toplum menfaati de olsa,ihtirasları adına, fitne ve bozgunculuğu meslek edinmiş,bütün ahlaki değerleri hiçe sayan hasta ruhlara bir diyeceğim yok.Bu harekete dört satırlık yorum ayırdım sadece.
Beni düşündüren daha vahim hadise,bir günde 324 kişinin okuduğu bu habere bir tek yorumun yapılmamış oluşu…En kıytırık habere yorum yazan okuyucuların başından sonuna toplumu ilgilendiren böyle bir habere duyarsız kalışı…Toplum vicdanının sükut etmesi ! ”Yiğidi öldür hakkını yeme” diye bir atasözümüz var. Başkan Tacettin Özkaraman yanlış yapmışsa buna tepki gösterilmeliydi. Doğru yapmışsa desteklenmeliydi. Tepki ve destek sessiz köşelerde dillendiriliyorsa bu da dedikodudan öteye geçmeyen boş laftır,musibetin davetiyesidir…
Bu çekincenin sebebi çok önemli… ”Hakikati söylemeyen dilsiz şeytandır” peygamber öğretisi rehberimiz olamadıysa; o zaman “Bir kötülüğe ,bir şerre destek veren,destek verdiğinin musibetini yaşamadan ölmez” diyen peygamber ikazını “kader” olarak yaşamayı göze alalım…Bir fitne ve şer karşısında suskun kalmak da dolaylı olarak şerri güçlendirmez mi ? Eğer biz musibeti hep bireysel başımıza gelen olarak algılıyorsak, toplumsal musibeti düşünemiyorsak düşüncelerimizi bir daha düşünelim…
Ve Mahatma Gandi’nin aşağıdaki sözlerini bir daha değerlendirelim. “Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine,ADALETLE hareket edip tek başına kal daha iyi.” “Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; KADERİNİZE dönüşür.”
“Onlara yeryüzünde fitne çıkarmayın dendiğinde,şüphesiz biz islah edicileriz derler” Ayet.
Fazla söze ne hacet !
#