Karamsarım Ama, Kötümser Değilim
M. Ali ÇINAR
Tarih boyunca atalarımız yeryüzünde yaşayan mazlumlara zulmedenlerle savaşmış ve onlara gereken dersi vermiştir. Zalimlerle savaşmak yeryüzünde barış sağlamaktır. Kalıcı barışın tek yolu mazlumlara sahip çıkmaktan ve onları korumaktan geçer. Zalimler güçlü gibi görünseler de aslında sayıları oldukça azdır. Kendileri ortada pek fazla görünmezler ancak kendi çıkarları doğrultusunda yürüyecek zayıf karakterli ve çıkarcı grupları kullanırlar. Onların desiselerini anlayan, kurdukları planları keşfedenleri de düşman ilan ederler. Adına ne derseniz deyin, zalimin gücünü kırabilecek tek güç mazlumun gücüdür. Mazlumlar metanetlidir. Dirayetlidir. Cefakâr ve vefakârdır. Er geç zafer onların lehine değişecek ve dönüşecektir. Çünkü zulüm sürekli değil sürelidir. Şu an yeryüzünde olup bitenler mutlaka mazlumların lehine gerçekleşecek ve zafer onların olacaktır.
Oyunlar çeşit çeşit. Hileler bin bir çeşit. Nasıl olursa olsun artık yanlışların gizlenebileceği bir atmosfer yok. Her şey aşikâr… İnsanlık büyük bir sınavdan geçmektedir. Vicdanlar cüzdanlardan kurtulduğu an gerçek adalet tecelli edecek herkes hak ettiği cezayı alacaktır. Destek vereceğiniz taraf ya insanlığın mutluluğu için olacak, ya da bazı egemen güçlerin çıkarları doğrultusunda gerçekleşecektir. Her insan yaptığının karşılığını mutlaka görecektir. “Allah’a inananlar Allah yolunda savaşırlar. Şeytana inananlar şeytanın yolunda savaşırlar. Siz şeytanın dostlarıyla savaşın. Şeytanın hilesi zayıftır.” (Ayet-i kerime) şuan yeryüzünde savaşları çıkaranlar insanlık adına değil çıkarları doğrultusunda oluşturdukları için er geç durum anlaşılacak sonunda zafer şuurlu olanların lehine dönecektir. Sömürgeci güçler yeryüzünde denge unsurunun kurulmasını istemezler. Çünkü dengelere kendi çıkarları doğrultusunda yön verdikleri için bozulmasını da istemezler. İnsanlığın gafleti de bunların ömrünü uzatıyor. Tamtamlar ve yamyamlar gün geldiğinde kendi kurdukları tuzakların pençelerine kendileri mutlaka düşecek ve gereken cezayı çekeceklerdir. Bu hep böyle ola gelmiş ve olmaya da devam edecektir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki Kuran’ın mesajı idrake, idrakte hayata yansımadığı sürece Müslümanların üzerinde felaketlerin ardı arkası kesilmeyecek ve insanlık çeşit çeşit musibetlere maruz kalacaklardır. Ne zaman gerçek mesajı algılar kendine gelirse işte o zaman kurulan sahte dengeler yerle bir olacaktır. Hak ve hakikatin gücü, hak yolunda olanlara destek, yanlış uygulama yapanlara da köstek olacağı unutulmamalıdır.
