Tren Dolusu Hayat (Türkistan Notları-4)

Mustafa Özbilge ve Gürhan Korkmaz'ın birlikte kaleme aldığı yazı dizisinin 4'üncüsü yayında...
Mustafa Özbilge Mustafa Özbilge
Yayın: Güncelleme:

3 Temmuz sabahı Semerkant’a gitmek üzere Taşkent Tren İstasyonu’na doğru yola koyulduk. Taşkent’ten Semerkant’a giden iki tür tren bulunmaktaydı. Birincisi, 2 buçuk saat süren hızlı tren; ikincisi, 5 saat süren normal tren. Biz biletlerimizi, ucuz olmasından dolayı halk tarafından daha çok tercih edilen normal trenden aldık. Bu tren, Taşkent’ten kalkarak Özbekistan’ın batısındaki özerk Karakalpakistan Eyaleti’ne kadar gitmekteydi.
***
Trenin kalkmasına az bir vakit kala ulaştığımız istasyonda, biletlerimizde yazan vagon numarasını bulabilmek için kondüktörden yardım istedik. Elimizde çantalarla trenin son vagonundan başa doğru, kan ter içerisinde bırakan bir koşuşturmacayla, kendimizi trene attık.
***
Oturacağımız koltukları ararken trenin yataklı olduğunu fark ettik. Bu duruma önce şaşırdık, sonra yatıp dinlenebileceğimiz için sevindik. Vagonun solunda iki katlı, karşılıklı ranzalar yer almaktaydı. Bu karşılıklı iki ranzanın ortasında ise 4 kişinin kullanımına tahsis edilmiş, üzerinde su ve hazır çayların olduğu bir de masa vardı. Vagonun sağında ise tek sıra halinde uzanan iki katlı ranzalar bulunmaktaydı. Ortasında tek kişinin geçebileceği dar bir koridor olan vagonumuz, bu haliyle koca bir koğuşu andırıyordu.
***
Çantalarımızı sandık şeklinde yapılmış kapaklı yatak altlarına bıraktık. Burada; tertemiz havlu, yastık kılıfı ve çarşaf takımlarının yer aldığı paketlerin, kullanımımıza tahsis edildiğini gördük. Dinlenmek isteyen bazı arkadaşlarımız erkenden yataklarına çekildiler. Biz ise sohbet etmek üzere masamızın başında toplandık. Aramızda bir de Semerkantlı Aziz vardı. Aziz’le önce İngilizce konuştuk. Fakat kısa bir süre sonra buna gerek olmadığını anladık. Zira Aziz’in Türkçesiyle kendi Türkçemiz arasındaki fark, gözümüzde büyüttüğümüz kadar değildi.
***
Taşkent’te üniversite okuyan Aziz; kumral, çekik gözlü, geniş omuzlu ve oldukça sportmen bir vücuda sahipti. Aziz, iki yaşındaki kız kardeşinin doğum günü için Semerkant’a gidiyordu. Hızlı trende yer bulamadığı için bizim gibi -tercihen değil mecburen- bu trende yolculuk yapıyordu.
***
Gerek Aziz’in gerekse trendeki diğer gençlerin yapılı bir bedene sahip olmalarını, onların sadece Orta Asyalılıklarına bağlamıştık. Fakat Serkan’ın Aziz’e sorduğu:
***
-Sporcu musun, yoksa vücut yapın genlerinden mi geliyor, sorusu üzerine; Aziz, gülümseyerek telefonundaki uygulamayı gösterdi:
***
-Sporcu değilim ama spor yapıyorum. Özbekistan’da kullanılan bu uygulama sayesinde aylık cüzi bir ücretle ülkedeki tüm spor salonlarını kullanabiliyoruz. Böylece başka bir şehre gitsek bile spor salonlarından uzak kalmamış oluyoruz, dedi.
***
Sohbetimiz devam ederken bir taraftan da trenin penceresinden akıp giden manzaraya kayıtsız kalamıyorduk.
***
Siriderya… Arapların Seyhun dediği nehir… Yanı başımızda uzayıp gidiyordu…
***
Tanrı Dağları’ndan kaynayıp binlerce kilometre akarak Aral Gölü’ne ulaşan ve kardeşi Amuderya (Ceyhun) ile burada buluşan iki nehirden biri… Maveraünnehir’in kuzey kolu…Havzaya hayat veren can damarı…
***
Maveraünnehir ki paylaşılamayan bereketli topraklar…
***
Büyük İskender’den Cengiz Han’a, Sultan Sencer’den Timur’a… Tarih boyunca uğruna savaşların verildiği, medeniyetlere beşiklik etmiş ipek yolu ticaretinin kalbi…
***
Nehirden uzaklaştıkça çevredeki değişimi fark ediyorduk. Yeşilin ferah havası yerini bozkırın uçsuz bucaksız derinliklerine bırakıyordu. Yolculuk boyunca dağ, tepe ve hatta neredeyse bir tümsek dahi yoktu. İnsan kendisini bir çöl denizinin ortasında hissediyordu. Ancak yine de yolculuğumuzda su kaynaklarının bulunduğu bölgelerde büyük ekim alanları, üzüm bağları, meyve bahçeleri ve mamur köylerin içinden geçecektik.
***
Tren durdukça klima da duruyordu. İstasyonlarda yer yer on dakikayı bulan bu bekleyişler yolcuları gittikçe bunaltıyordu. Emzikli kadınlar, koridorda koşuşan çocuklar, üzerinde atletiyle uykuya dalmaya çalışan adamlar… Yaşlılar, boynuna taktığı sepetle vagonları dolaşan seyyar satıcılar…
***
Bu insan manzaraları; modern dönemde yaşadığımız yalnızlık hissini en aza indiren, bireyi halkın içine katarak kollektif yaşam biçimini geliştiren, herkesin herkesle iletişime geçebildiği bir güven duygusu oluşturuyordu. Bugün Türkiye’de bir çoğumuzun burun kıvıracağı bu ihtiyar tren, burada bir ulaşım aracı olduğu kadar bir kaynaşma aracıydı sanki.
***
Gerek kendi çocukluğumuzdan gerekse eski Yeşilçam filmlerinden hatırladığımız bu sahnelerle Türkiye’de artık karşılaşmadığımızı fark ettik. Öyle ki bir yandan ulaşım hizmetlerinin yüksek bir hızla profesyonelleşmesi, diğer yandan bizi bireyselliğe hapseden ve çevremizle bağımızı koparan kesintisiz iletişim ağlarının yaygınlaşması, memleket insanını birbirine yabancılaştırmıştı.
***
Her daim bize nimet olarak dayatılan kapitalist sistemin kâr odaklı iletişim ve ulaşım araçları, insanın insana olan ilgisini ve birbirine olan ihtiyacını, yapay ilişki biçimleriyle harcayarak millet olma ruhunu örseliyordu.
***
Ne hazindir ki millet olarak neyi kaybettiğimizin dahi farkında değildik.
***
İstasyonlardaki bekleyişler uzadıkça, sürekli saatine bakıp telefon görüşmeleri yapan Aziz’e telaşının sebebini sorduk. Aziz:
***
-Sanırım kardeşimin doğum günü partisine geç kalacağım, diyerek üzüntüsünü belirtti.
***
Bunun üzerine bizim Resul, çantasından küçük sarı bir ayıcık çıkararak Aziz’e uzattı:
***
-Bunu kardeşine verip kendini affettirebilirsin, dedi.
***
Bu ayıcık Resul’ün dün geceki ödülüydü. Magic City’deki oyunda, birkaç denemenin ardından son basket atışıyla kazanılmıştı. Aziz, duygulandı.
***
5 saat sürmesi gereken yolculuğumuzun süresi 7 saate yaklaşıyordu. Semerkant’taki gezi planımızın aksaması bizi de Aziz gibi düşündürmeye başlamıştı. Tam bu esnada birkaç ranza öteden üst tarafı tamamen çıplak, çekik gözlü, tombul yanaklı, 5 yaşlarında bir erkek çocuğu çıkageldi. Koridoru bir sahne gibi kullanan bu çocuğun, yanı başımızda yaptığı garip hareketlere başta bir anlam veremedik. Ancak bir süre sonra onun, bir pandomim performansı sergilediğini anladık. Tatlı jest ve mimikleriyle hepimizin ilgisini çeken bu sevimli oyuncunun, farklı yöntemlerle parmağını kaybedip tekrar geri getirmesi diğer yolcuları da güldürüyordu. Performansını tezahüratlar eşliğinde tekrar tekrar izlerken yeniden neşelendik.
***
Gösterinin sonuna doğru vagona giren kondüktör, Semerkant yolcularından nevresim takımlarını teslim etmelerini istedi. Belli ki Semerkant’a yaklaşmıştık. Şehre yaklaştıkça bozkır yerini yeniden yeşile bırakıyordu. İşte şimdi Zerefşan Nehri üzerindeydik.
***
Yavaşlayarak Semerkant İstasyonu’na yanaşan trenden inme vakti gelmişti.

#semerkant #tren #vagon #konduktor #siriderya #pandomim #maveraunnehir #turkistan

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.
Yorum Ekle

Yorumlar

Resul Tanır
7.08.2025 / 01:05:11
👏🏼
Naile obaidi
8.08.2025 / 21:09:56
Emeğinize sağlık hocam

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.