Ahi Naci İŞSEVER Ahi Naci İŞSEVER Dobra Dobra

HAFIZ TOPUZ OSMAN ve HAFIZ FERİK MEHMET

İster kalaycıya gidelim ister kuyumcuya. Herkes kendini aratıp süslenmenin peşinde.
Yayın: Güncelleme:

HAFIZ TOPUZ OSMAN ve HAFIZ FERİK MEHMET

Her ikisi için de, “bu hafız olma” kararı, yerinde ve yakışan bir karar oldu. Zaten beklenen de bu idi. Hatimler indirildikten sonra, bu karara “amin” diyenler de çoğaldı. Bu aminler, Cuma vaktinde yoğunlaşan hayır dualarına da denkti. Bilhassa Yukarı Mahalle’de önemsenen bu “aminler,” bir fırsat olarak sünneti seniyyeden sayılan değerlerimizdendirler.

Çömezler için herkesin de bildiği değişmez ev ödevleri dışında, fazla yorgunluk veren işi olmazdı. Günlük ezberlerinde “takıntı kalmasın diye”, herkes onlara yardım için fırsat kollardı.

Zaten ikisi de akraba olan bu iki amcaoğlu için, “yardım” ve özveride bulunmak, bir nevi ibadet hükmünde idi. Onlarda kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı duydukları saygı ve sevgi, “vaktinde çalınmış mayanın yoğurdu gibi” beyaz ve kaskatı idiler.

Geleneğimiz böylesi yaklaşımın bedeli olan, kıyamet günü, Cennet Çayırları’nda bıraktıkları ayak izleri, dile gelip konuşacaklar. Cenabı hak, “hatim indirenler için”, semâdan gönderilmiş olanlardan” hangi çömezin, hangi sayfada alacaklı, olduğunu bilmez mi ? 

”Allah’ın taktir ettiği kadar ev ödevi ile yüklü olan insan için, “kader böyle istedi” deyip başlarını eğerek, dinde olgunluk gösterdiler. 

Kur’an-ı Kerim’e sığınmak istediğini her dakika için, ezberlemesi gereği duyuldu. . 

Bu ezber, 

anlamı (meramı) dondurulmuş bir tercüme değil, anlama yorum ekleyen bir metindir.

O, “ tem tek ve gayri kıyasidir.” Ancak böyle bir anlayışla ödeşilebileceğini teyid eden bir yorumdur.

Böylesi bir yorumda bulunanın azâdı (serbest bırakılması) gerekir. Borçlu kalmaktan Allah bizi uzak tutsun. Allah’ın boyutunu ölçmeğe kalkmak, âlimin başını ağrıtır. O nedenle “gerçek ilim, âlimi yorar”. Nefse bağlılık ilim yaptıkça azalır. “Bilim, “yeteneği” sevmez.Aşk gerekir. Gerçek âlim, bütüne yarsıyacağı için, bizi parçalar. O nedenle kainata girip çıkmamışın rehberliği bizi yanıltır. Kendi başına mükevvenatı kavradığını sanan Alimin, ilmî derinliği daldıkça tâlibi boğar.

Böylelikle, ayrıntı ile ilgilenmek (bütünü parçalamak) dağınıklığa yol açacağından, “sünneti” ortada tutarak tek olmalıyız (tekleşmeliyiz). O kitabın anlamı ile kafa yormak, evrene açılmak demektir. Habib olmak zordur.

Berâber yaşadığımız bir organ olarak, onu çevresinden ayırıp yalnız da bırakamazdık. Hem canlı ve hem de kalabalıktı.

Yoksa,

yokla yok olup, organları bütüne, bütünün de organlara bağımlı olmasından, kainat bir detay olarak süregelirdi.

Teklik devam ederek, neslini (kendini) canlı tutan çiftleşmeler, yaşamı sürekli kıldı. Bizden ona, ondan da bize gelip giden, “nur ile” sulanan çiçeklerin kökü, KUTLANMIŞ dört kitabın sonuncusu olarak, Kur’an-ı Kerim’i gördük ve tanıdık.

İnsana öğretilen kitabı, (vahiy) hıfz etme gereğini, halka da duyurmak için, boruya borazana ne gerek vardı.

Adem size geri dönerken, onun söylediklerine kulak verin.

Sizi anlamak için canbaz olmağa da gerek duymadık.

 Tel üstünde yürümek “sizinle anlaşmaktan daha kolaydır”.

Kurulup da karşısına geçip sırtınızı dayadığınız bu mâkam, (taht) çok önemli ve erişilmesi güç bir mâkamdır.

Meydanda ya da çarşı pazarda, “kendini hafız sanan hatta sandıran, bir yığın -hâşa- çömez var. Onlara “hafız” demek ne mümkün?

Okuyup yazmaya devam edecek olursak, size anlatmak istediğim örnek kişi, “günahı daha önceden (peşin) hazırlanmış” kişidir. Ama onun da emsali tükenmiştir. Onu tanımak için boşuna kendinizi yormamak daha iyi ve akıllıca bir iş olur..

Şimdi bak !

İster kalaycıya gidelim ister kuyumcuya. Herkes kendini aratıp süslenmenin peşinde.

Seni esnaf olarak yetiştiren bu çarşı, “salma deve gibi” gezinen aylakçı çömezlerden pek hoşlanmaz.

Taraklı çocuğu doğuştan esnaf olup, dükkanı da kendine benzetip, müşteriye göre

kendini ayarlı ve “süslü” tutar. Şaylak çırak ve çıraklardan hiç hoşlanmaz. 

Çırak dediğin yeni yetme, kendi işine, ne kadar düşkün ve meraklı olursa olsun, dükkanı akranı olan aylakçılar ile doldurmaz. 

“Al bu çömezi adam et” diyen yılgın veli, ana baba da yok zaten. 

Ne eski Ana Baba, ve ne de çömezlik edecek yeni yetme kalmadı. Alayımızda da

“din iman, örf adet” hak getire”.

Çoğumuz evladının “izin alıp” ustalaşacağından emin değil ..

Şaka şekaret “dükkanın durumunu kendi çocuğumuza sorar olduk.

Yavrum, ne olmak istiyorsun? Sevdiğin bir meslek var mı? diye”, soruyoruz. 

Nerdeyse, “biz büyükler”, “çırak arayan var mı” diye, tef dümbelek çaldırıp ilan vereceğiz.

Benden duymuş olma ama, dinle bak.

“Ahir zamanda” ”Hafızlar’ın hakkı unutulmasın diye,” kaba kağıda ezberlenmiş olarak “yöğmiyesi de” dilden (konuşarak) hesaplanacakmış. Alacak verecek kafaya (zihne - hafsalaya) yazılacakmış.

Hafta sonunda zihindekilerin çetelesi de yazılarak, varılan sonuçlar da bir yamukluk, akla ters düşmeklik varsa, kişinin “amel defterinde de” zaten kayıtlı olduğu için”, telaşlanmaya da gerek kalmayacakmış. Bizim gibilerden de “Cennet-lik olanlara” şahit yazacaklarmış. Hatta nakit alıp veren “tahsildarlar da” olacakmış. Muhasebe filan kalkacak defter gibi, yazı gibi “çok eski teknikle değil de “ses” ile zapta geçecekmiş.

İşte o günler gelirse (mizan) bakıp da süslendiğimiz aynalara artık bakamaz olacak, süslenmek çoktan unutulacakmış. Hafız olanlarımıza ayrılan yer (loja – zemin - oda) peygamber-lerce de öğülüp korunan bir muhit olacakmış. Hafızlar bizzat, “günaha yarı bağımlı” diğer yarısı günahtan âri (nef-si postaya teslim edilmiş olmak gibi) istidadında oldukları için aksiyonel olmaları farketmiyecekmiş. 

İlahi metnimiz Kuran-ı Kerim’in, kuşaktan kuşağa ezberletilerek devronulacak misyonun önemi defalarca vurgulanmalı imiş. Bunun için “adımlarımız” haddimizin sınırı olarak hesaplı atılmalı, nefsimizi de, ezerek yoğurmalıymışız. Oturup kalkmamız mülâyim olmalıdır.Bu günler daha sıcak takvimlerin ısıtıp hızlandırdığı günler olacakmış.

 

Takvimler 1970’li yılları gösteriyor.

 Ben Mersin Kız Enstitüsü’nde öğretmen ve idareci idim. Her hafta Pazartesi sabahları, derse başlamadan önce, Öğretmen ve Öğrencilerle beraber “İstiklâl Marşı’mızı” söyleriz.

Haftalardan bir hafta idi.

Günlerden o, Pazartesi.

Her hafta olduğu gibi, yine İstiklâl Marşı’mızı söyliyeceğiz. 

Söylemeye başladık.

Bir de ne göreyim?

Dörtyüz kadar kız öğrencinin içinde, 

Memleketim Sakarya’nın Taraklı Kazası’ndan 

Dört kişi, ben ve tüm okul İSTİKLÂL MARŞIMIZI söylemiyor muyuz?

Taa Sakarya’dan Mersin’li Yörükler’e “şimşir kaşık” ve kepçe satmaya gelmişler : 

Topuz Osman, 

Tüccar Hasan Duman,

Kaynakçı Hasan Kuru, 

Urgancı Hüseyin de

Bu beş kişi “İstiklâl Marşımızı” avazı ayarlı bir sesle söylemiyorlar mı?

400 Kız Öğrencinin içinde bulunduğu okulumuz bahçesinde söylenen İstiklâl Marşı’nın böyle net ve berrak duyulmasının nedeni, ben dahil “beş adam sesi” bu dörtyüz, kadar “kız öğrenci sesi” içinde” duyulup farkediliyor.

Gelenlerin Hepsiyle bayramlaşıyoruz. 

Hafız Topuz Osman Ağabey ile sarmaş dolaş hasret gideriyoruz. Osman ağabey başını az eğerek bana diyor ki:

“Aferin abisinin aferin.”

Kendini ve duyanı da yormayan bir vurgu ile konuşuyor.

Konuştuğu Türkçe’sini, 

Taraklı’da konuşulan Manav Ağzı’na çevirip :

“Burlada (buralarda) Hayta Naci Efendi (bu benim) olcaydı. (olacaktı)” Unun çün (onun için) u’ray-vedik. (uğrayıverdik) Taraklılı hafız günlük sohbetinde bile tecahülü ârif yapıp, bilip de bilmemezliğe getiriyor.

Hafız Topuz Osman ve onun Amca oğlu Hafız Ferik Mehmet’in de, 

Hafız oldukları gün verilen yemek, Taraklı’da çok anılmıştı. Yapılan davet Alefendi’lerin (Ali Efendilerin) konağına gelmenizi bekliyoruz, diye duyurulduydu. 

Davetlilere geleneksel Düğün Çorbası, Haşlama et, Tavuklu Pilav, Keşkek, Hoşaf, Uhut tatlısı, Köpük helvası gibi tatlılarla, misafirlerin ağırlanıp uğurlanmalarına kadar konuşuldu.

Gene bir başka seferinde de yolumuz bizi, Ayvalık’daki “Karayolları Dinlenme Kampı’na” getirdi. Burada Hafızlığı Topuz Osmanla beraber dinlenmiş Taraklılı Ferik Mehmet’in davetlisiyiz.

Ferik Mehmet şimdi “Karayolları Dinlenme Tesisleri Müdürlüğü’nden emekli.

 Beraberimizde de misafir olarak bir Alman aile var. Onları buraya “Ayvalık’a” davet edip getiren biziz.

Deniz görüp göstereceğiz ya! Yüzer-lermiş de!

Anadolu’da da deniz suyunun “İtalya’daki gibi” insanı boğmadan yüzdüreceğine

nerdeyse “yemin edecek kadar” misafirperverliğimizi de gösteriyorduk.

Bak şimdi olana:

Bayrak çekilirken İstiklâl Marşımız da okunacak ya? Biz “karı koca” ayağa kalktık ve beraberce okuduk derken. 

Kampın Müdürü olan TARAKLILI Mehmet Abi “demez mi ki”:

O’madı (olmadı) Abisi’nin hiç o’madı. Ben İstiklâl Marşımız söylenirken Alman Aile’nin de ayağa kalkarak, “saygın” davranacağını sanmıştım.

Mehmet Ağabey devam ederek dedi ki:

Söyleyin Alman dostlarınıza marşımız söylenirken ayağa kalksınlar. Biz de Ferik Mehmet’in bu “ihtarını” Alman dostlarımıza tercüme ettik. İstiklâl Marşı’mızın ikinci kez okunmasını sağlıyarak merasimi bitirdik.

Bu olanları Baba’ma anlattığımda dedi ki:

Taraklı ufacıcık (küçük) bir yer. Burasını size beğendiremedik emme, (ama)

Mustafa Kemal de Göynük’ü geçip Taraklı’ya yöneldiğinde ortalık put gibi sessiz ve pısıktı ama, iki saat sonra sıra Taraklı ve Taraklılı’ya gelince Taraklı kabına sığmamıştı. 

“Gün doğmuş, harman savrulmuştu”.

“Kendi küçük, gönlü büyük Taraklı” deyip “iç geçirdi.”

Ahi Naci İşsever

 

#hafiz-topuz #osman #ferik #mehmet

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.

YAZARIN SON YAZILARI

BAYRAM HARÇLIĞI

BAYRAM HARÇLIĞI

Onlar, büyüklerinin cüzdanlarından piyizlenmeye akşamdan niyetli, “geleceğin iş adamı” görünen mayası bencil kişilerdendiler.
YOLCU’NUN YOLLARA BAKTIĞININ YERİDİR

YOLCU’NUN YOLLARA BAKTIĞININ YERİDİR

Karşılıklı sohbette konuşurken kullandığın Türkçe’nin, “Manav Lehçesi’ndeki” (ağzındaki) anlamı, pötü (sol yaka ) cebinde ezberini defalarca okuduğun “asker mektubuna da” benzemez.
ÇİĞDEMLİKTE

ÇİĞDEMLİKTE

Taraklı'dan Çiğdemlik'e, Hıdırlık'tan Çamçukuru'na Yolculuk: Düşüncelerimizin ve Yaşamın Tartıldığı Bir Hikaye
ESKİ BAYRAMLAR.

ESKİ BAYRAMLAR.

Biz dilersek, bu bayramı da, eşin dostun yanında geçirip, kutlayabiliriz de.
GIYGI MUSTAFA ve SOFU İSMAİL

GIYGI MUSTAFA ve SOFU İSMAİL

“Taraklı’da bisikletçilik yapmasına rağmen, yalnız Gıygı Mustafa, lâkabı ile anılacak. “Nüfuz kaydı da neymiş ?
ESKİ BAYRAMLAR.

ESKİ BAYRAMLAR.

Ahi Naci İŞSEVER

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.