

Gönlümde Yaşayan iki Dua
Hayat, kimi zaman bir yük değil, bir emanettir. Kimileri bu emaneti taşırken şikâyet eder, kimileri ise sabırla, sevgiyle, duasını katarak taşır. Ben ikinci yolda yürüdüm. Çünkü Rabbim bana önce annemi, sonra babamı emanet etti.
Annem…
İsmini her andığımda içimi ısıtan bir güneş gibi. Fedakârdı, merhametliydi, kimseyi kırmazdı. Ömrünü eşine adamış, vefasını hayatına mühürlemiş bir kadındı. Babam yatalak olunca da elini değil, gönlünü uzattı ona. Bir eş değil sadece, bir yoldaş, bir dua arkadaşı oldu.
Sonra biz birlikte baktık babama. Gün geldi sabahlara kadar başında bekledik. Gün geldi hastane koridorlarında sessizce dua ettik. Ve bir gün… Rabbim annemi aldı yanına. Ardında sessiz bir teşekkür, koca bir emanet bırakarak.
Babam…
Az konuşurdu, çok düşünürdü. Söz verdi mi tutar, ama boş konuşmazdı. Kimsenin kalbini kırmaz, herkesin derdine sessizce ortak olurdu. Annem gidince, ben vardım yanında. Evladının şefkatine sığındı belki de… Üç yıl daha yaşadık birlikte. Sessizce, sabırla, sevgiyle. Ve sonra… O da Rabbine yürüdü. Bir kalp kırılmadan, bir gönül incitmeden…
Şimdi ne annem var ne babam. Ama dua var. Hatıra var. Onlardan kalan nasihat var.
Ben şuna inanırım:
Bir evlat, anne babasına bakarken aslında kendi cennetini inşa eder. Allah, onların ahiretini güzelleştirirken, senin de ahiretini süsler.
Ey Rabbim…
Onları Rahmetinle kucakla. Anneme Firdevs’in en güzel köşesini ver. Babama mahşer günü söz isteyenlerin yanında söz hakkı ver.
Benim yorgun dualarımı, sabırla akan gözyaşlarımı, onlara gül bahçesi eyle.
Çünkü ben onları çok sevdim.
Sen de onları çok sev…